Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
HABİB BABAR
Köşe Yazarı
HABİB BABAR
 

HAYATIN ZORLUKLARINA MEYDAN OKUYAN ADAM

Hayat bazen, en inatçı kişilerin bile diz çöktüğü sınavlarla doludur. Ancak bazı insanlar vardır ki, her ne yaşarsa yaşasın, yıkılmaz; aksine güçlenir, büyür ve çevresine ışık olur. Rahmi Akkuş işte böyle bir insan. Onun hikayesi, Yeşilçam filmlerindeki gibi dramatik ve aynı zamanda umut dolu… Çocukluk yılları, birçok insan için hayatın ilk adımlarını attığı, güven ve sevgi dolu günlerdir. Ancak Rahmi Akkuş’un çocukluğu, bu masum anların çok uzağındaydı. Henüz çok küçük yaşlarda babasını kaybetti; o acı, ruhunda derin bir yara açtı. Üstelik yaşam, ona sadece acıyı değil, yokluğu da sundu. Aile, maddi imkânsızlıklar ve dar bir çevre… Çocuk yaşta hayatın zorluklarıyla tanıştı. Ama Rahmi Akkuş, o zorlu günlerde bile içinde yanan umudun, müziğin ateşiyle yanmaya devam etti. Henüz 14 yaşındayken eline sazını aldı; bu sadece bir enstrümandan çok daha fazlasıydı onun için. Müzik, onun hayatıydı, sesi oldu, umudu oldu. Hayalini kurduğu, sadece kendisinin değil, etrafındaki gençlerin de hayatına dokunacak bir gelecekti. Öğrenciler yetiştirmek, onlara yol göstermek, müziği bir araç olarak kullanmak istiyordu. Ama küçük bir kasaba olan Iğdır’da bu hayalleri gerçekleştirmek çok zordu. Gözlerini umutla doldurduğu bu şehir, onun büyük hedefleri için yeterli imkânları sunmuyordu. Tam da bu dönemde, hayatın ona bir sınavı daha vardı. Yeni evlenmişti. Eşine, sevgisine ve hayallerine tutunarak büyük bir karar aldı: İstanbul’a taşınmak. Hayalini gerçekleştirmek için ailesinin ve çevresinin küçümseyici bakışlarına, şüphelerine rağmen, yollara düştü. İstanbul onun için yeni başlangıçların, yeni mücadelelerin adresiydi. Ancak büyük şehirde hayat kolay değildi. Zor günler, açlık, yorgunluk onu defalarca denedi. Ama hiçbir engel onun azmini kıramadı. Aksine her zorluk onu daha da güçlendirdi, daha da hırslı yaptı. Azminin karşılığı, sonunda geldi. Önce Arif Sağ’dan eğitim aldı, sonra da hayalini kurduğu gibi bir saz kursu açtı. Orada gençlere müziğin kapılarını araladı, onların hayatlarına dokundu. Onun sabrı, sevgisi ve öğreticiliği, sadece notaları öğretmekle kalmadı; gençlere umut aşıladı. Ardından, bir adım daha ileri giderek bir müzik stüdyosu kurdu. Stüdyonun kapılarını açtığında, aslında sadece bir iş yeri değil, bir yuva inşa etmişti. İçeri giren her genç, orada sadece müzik öğrenmekle kalmıyor, hayata dair dersler de alıyordu. Onların hayatındaki sessiz çığlıkları duyan bir baba figürü olmuştu Rahmi abi. Çoğu genç, ailesinden ya da çevresinden beklediği sevgiyi, anlayışı orada buldu. Onun samimiyeti, iyiliği ve azmi, karanlıkta parlayan bir ışık gibiydi. Yıllar geçtikçe, o küçücük kasabadaki çocuk, artık büyük bir aydınlığa dönüşmüştü. Başarılarıyla değil, insanlara dokunuşuyla anıldı. Zorluklar onu yıldıramadı; tam aksine ona, insanın içinde taşıdığı en kıymetli şeyi öğretti: umudu, sabrı ve inancı. Bir gün, eski günlerini düşündüğünde, o küçük çocuğun gözlerindeki korkuyu değil, azmi ve inancı görebiliyordu artık. Ve biliyordu ki, hayat ne kadar zorlarsa zorlasın, yürekten gelen ışık asla sönmezdi. Rahmi Akkuş’un hikayesi, yalnızca kendi hayatının değil, etrafındaki hayatların da değiştiği bir destandı. Bu destan, her zaman mücadele edenlerin, umudunu yitirmeyenlerin, hayatın zorluklarına meydan okuyanların hikayesiydi. Habib BABAR
Ekleme Tarihi: 26 Ekim 2025 -Pazar

HAYATIN ZORLUKLARINA MEYDAN OKUYAN ADAM

Hayat bazen, en inatçı kişilerin bile diz çöktüğü sınavlarla doludur. Ancak bazı insanlar vardır ki, her ne yaşarsa yaşasın, yıkılmaz; aksine güçlenir, büyür ve çevresine ışık olur. Rahmi Akkuş işte böyle bir insan. Onun hikayesi, Yeşilçam filmlerindeki gibi dramatik ve aynı zamanda umut dolu…

Çocukluk yılları, birçok insan için hayatın ilk adımlarını attığı, güven ve sevgi dolu günlerdir. Ancak Rahmi Akkuş’un çocukluğu, bu masum anların çok uzağındaydı. Henüz çok küçük yaşlarda babasını kaybetti; o acı, ruhunda derin bir yara açtı. Üstelik yaşam, ona sadece acıyı değil, yokluğu da sundu. Aile, maddi imkânsızlıklar ve dar bir çevre… Çocuk yaşta hayatın zorluklarıyla tanıştı.

Ama Rahmi Akkuş, o zorlu günlerde bile içinde yanan umudun, müziğin ateşiyle yanmaya devam etti. Henüz 14 yaşındayken eline sazını aldı; bu sadece bir enstrümandan çok daha fazlasıydı onun için. Müzik, onun hayatıydı, sesi oldu, umudu oldu. Hayalini kurduğu, sadece kendisinin değil, etrafındaki gençlerin de hayatına dokunacak bir gelecekti. Öğrenciler yetiştirmek, onlara yol göstermek, müziği bir araç olarak kullanmak istiyordu.

Ama küçük bir kasaba olan Iğdır’da bu hayalleri gerçekleştirmek çok zordu. Gözlerini umutla doldurduğu bu şehir, onun büyük hedefleri için yeterli imkânları sunmuyordu.

Tam da bu dönemde, hayatın ona bir sınavı daha vardı. Yeni evlenmişti. Eşine, sevgisine ve hayallerine tutunarak büyük bir karar aldı: İstanbul’a taşınmak. Hayalini gerçekleştirmek için ailesinin ve çevresinin küçümseyici bakışlarına, şüphelerine rağmen, yollara düştü.

İstanbul onun için yeni başlangıçların, yeni mücadelelerin adresiydi. Ancak büyük şehirde hayat kolay değildi. Zor günler, açlık, yorgunluk onu defalarca denedi. Ama hiçbir engel onun azmini kıramadı. Aksine her zorluk onu daha da güçlendirdi, daha da hırslı yaptı.

Azminin karşılığı, sonunda geldi. Önce Arif Sağ’dan eğitim aldı, sonra da hayalini kurduğu gibi bir saz kursu açtı. Orada gençlere müziğin kapılarını araladı, onların hayatlarına dokundu. Onun sabrı, sevgisi ve öğreticiliği, sadece notaları öğretmekle kalmadı; gençlere umut aşıladı. Ardından, bir adım daha ileri giderek bir müzik stüdyosu kurdu.

Stüdyonun kapılarını açtığında, aslında sadece bir iş yeri değil, bir yuva inşa etmişti. İçeri giren her genç, orada sadece müzik öğrenmekle kalmıyor, hayata dair dersler de alıyordu. Onların hayatındaki sessiz çığlıkları duyan bir baba figürü olmuştu Rahmi abi. Çoğu genç, ailesinden ya da çevresinden beklediği sevgiyi, anlayışı orada buldu. Onun samimiyeti, iyiliği ve azmi, karanlıkta parlayan bir ışık gibiydi.

Yıllar geçtikçe, o küçücük kasabadaki çocuk, artık büyük bir aydınlığa dönüşmüştü. Başarılarıyla değil, insanlara dokunuşuyla anıldı. Zorluklar onu yıldıramadı; tam aksine ona, insanın içinde taşıdığı en kıymetli şeyi öğretti: umudu, sabrı ve inancı.

Bir gün, eski günlerini düşündüğünde, o küçük çocuğun gözlerindeki korkuyu değil, azmi ve inancı görebiliyordu artık. Ve biliyordu ki, hayat ne kadar zorlarsa zorlasın, yürekten gelen ışık asla sönmezdi.

Rahmi Akkuş’un hikayesi, yalnızca kendi hayatının değil, etrafındaki hayatların da değiştiği bir destandı. Bu destan, her zaman mücadele edenlerin, umudunu yitirmeyenlerin, hayatın zorluklarına meydan okuyanların hikayesiydi.

Habib BABAR

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniigdirgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
mekan bizim almanya chat sohbet cinsel sohbet sohbet mobil sohbet dini chat