Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

BANA İFTİRA ATILDI

EKONOMİ 16.11.2025 - 15:18, Güncelleme: 16.11.2025 - 15:18 83 kez okundu.
 

BANA İFTİRA ATILDI

Adalet, kör, tarafsız ve gerçeğin peşinde kararlı olmalıdır. Ancak bazı durumlarda adalet, baskının bir aracına dönüşür; itibarlara ve hayatlara zarar veren, yasa adına kullanılan bir silah haline gelir. Dr. Henry Abdo’nun davası, çarpık yöntemlerin, pervasız suçlamaların ve yargı işbirliğinin, hiçbir kanıt ya da sorumluluk olmadan bir insanın hayatını nasıl mahvedebileceğinin karanlık bir hatırlatıcısıdır.
Yalan Üzerine Kurulu Bir Dava Lübnanlı bir hayırsever olan Dr. Henry Abdo, sahte bir mali suç komplosuna karıştırılmak istenen yozlaşmış bir FBI ajanı tarafından tuzağa düşürüldü. Yasal sürecin gerekleri sağlanmak yerine, suçlama bile yöneltilmeden hapsedildi; temel hakları ise açıkça hiçe sayıldı. Daha da kötüsü, bu sahtekar ajan yalnızca onu taciz etmekle kalmadı, yalan beyanlarla delil uydurarak Dr. Abdo’yu yargısal bir çıkmaza soktu. Federal yargıç William P. Dimitrouleas, açık kanıtları görmezden gelerek, delilsiz suçlamalar üzerinden hüküm verdi. Adaletin Reddi: Mahkeme Salonunda Bir Maskaralık Hukukun üstünlüğü, kanıtı zorunlu kılar. Ancak Dr. Abdo’nun davasında hiçbir kanıt yoktu — yalnızca sahte iddialar, yargısal ilgisizlik ve delilsiz bir mahkûmiyet çabası vardı. Hükümetin hataları artmasına rağmen yargıç, davayı reddetmedi; sahte deliller sunan FBI ajanı Grace Salazar’ı da sorumlu tutmadı. Hatta Dr. Abdo’nun kendi dosyalarına erişmesini dahi engelledi — oysa bu belgeler onun tamamen masum olduğunu kanıtlayacaktı. Eğer adalet gerçekten işleseydi, dava anında düşerdi. Ancak sistem gerçeğe değil, yalanlara ortak oldu — suçsuz bir insan, işlemediği suçlardan hapse atıldı. Yargı Suistimali: Yargıçlar Yolsuzluğu Koruduğunda Bu davanın en utanç verici yanı, federal yargıcın kasıtlı eylemsizliğidir. Bu yalnızca bir “ihmal” değil, adaletin suç ortaklığıdır. Bir yargıcın görevi adaleti tesis etmek ve gerçeği bulmaktır. Ancak Dr. Abdo’nun davasında bu görev, devletin kötüye kullanımını örtmek ve sınırsız otoriteyi meşrulaştırmak uğruna bir kenara atıldı. Uydurma suçlamaları reddetmeyerek, FBI’ı sorumlu tutmayarak ve değersiz bir mahkûmiyeti meşrulaştırarak, yargıç tiranlığın suç ortağı haline geldi. Adalet dağıtılmadı, kirletildi. Yargısal Hesap Verebilirlik İçin Acil Çağrı Dr. Henry Abdo’nun davası tekil bir olay değildir; bu, savcılık suistimali, hukuktaki yozlaşma ve yargı ihmallerinin cezasız kaldığı çürümüş bir sistemin göstergesidir. Bu dava, bağımsız bir soruşturmayı, haksız kararların geri çevrilmesini ve en önemlisi yasayı kötüye kullananların hesap vermesini gerektiriyor. Sistem kendi hatalarından sorumlu tutulmadıkça, hiçbir vatandaş adaletsizliğin bir sonraki kurbanı olmaktan güvende değildir. Adaletin Yozlaşması: Savcılar Suç Yarattığında Adaletin salonlarında, gerçeğin en yüce değer olması gerekir. Ancak bu gibi olaylarda, gerçek çarpıtılır, deliller yok sayılır ve itibarsızlaştırma sistematik hale getirilir. Dr. Henry Abdo’nun davası, bir savcının sınırsız gücü kötüye kullanarak masum bir insana karşı sahte bir dava uydurmasının ibretlik örneğidir. Yalan Üzerine Kurulu Bir Kumpas Hayırsever ve insani çalışmalarıyla tanınan Dr. Henry Abdo, Yardımcı ABD Savcısı Jonathan Bailyn’in başlattığı bir “hukuki cadı avı”nın hedefi oldu. Bu savcı, delil yerine yalanlarla hareket etti; gerçekte var olmayan bir ekonomik suç hikayesi uydurdu. Dr. Abdo’ya yöneltilen suçlamalar zayıf değildi — çünkü hiç suçlama yoktu. Hiçbir güvenilir kanıt, onu mali bir yolsuzluğa bağlamıyordu. Ancak hukuk mekanizması öyle kuruldu ki, Dr. Abdo adını temize çıkaramadan sistem içinde sıkışıp kaldı. Adalete Sırtını Dönen Yargı Savcılığın iddialarındaki açık hatalara rağmen, dört farklı yargıç bu dosyayı inceledi ama hiçbiri düşürmedi. Bu durum şu gerçeği ortaya koyuyor: Yargının uydurma davaları tolere ettiği, açık yalanlara karşı kör kaldığı ve sahte iddiaları ciddiye aldığı. Dr. Abdo delilsiz biçimde tutukluyken, savunma hakkı elinden alındı; masumiyetini kanıtlayacak belgelere ulaşması engellendi. Savcı Dokunulmazlığı: Yolsuzluğa Zırh Bu gibi olaylarda en rahatsız edici gerçeklerden biri, savcı dokunulmazlığıdır — devlet avukatlarını sorumluluktan koruyan bir yasal kalkan. Ancak Dr. Abdo’nun davasında bu durum çok daha ileri gitti. Bu yalnızca “hata” değil, kasıtlı bir yalandı. Dr. Abdo’nun şahsi olarak savcıya dava açmaya hazırlandığı bildiriliyor. Eğer dava görülürse, bu durum bir emsal teşkil edecek: Savcıların yalanlarının da hesap verilebilir olduğu bir dönemin başlangıcı olabilir. Sistemin Çöküşü: Tiranlığın Dersi Dr. Abdo’nun davası, yanlış ellere geçmiş yasal gücün bir tiranlık aracına dönüşebileceğini gösteriyor. Denetimsiz savcılar sahte suçlamalarla hayatları mahvedebilir. Hareketsiz yargıçlar, bu yozlaşmayı meşrulaştırabilir. Yasayı kötüye kullananlar cezalandırılmadıkça, hiçbir vatandaş güvende değildir. Bu dava yalnızca bir adamın hikayesi değil; adalet sisteminin ahlaki bütünlüğüyle ilgilidir. Eğer mahkemeler yanlışı görmezden gelirse, savcılar denetimsiz kalırsa ve yargısal dokunulmazlık yolsuzluğun kalkanı olmaya devam ederse, hukuk artık adaletin değil baskının aracıdır. Bir Tiranlık Vakası: Haksız Ceza ve Yolsuzluk Ağı Adaletin halka hizmet etmesi gereken bir çağda, güç sahipleri tarafından çarpıtılıp masumlara karşı silaha dönüştürülmesi giderek yaygınlaşıyor. Dr. Henry Abdo’nun davası, yanlış kişilerin cezalandırıldığı, gerçek suçluların korunduğu bir sistemin utanç verici örneğidir. Yasayı Aldatan Yargıç Adalet delil, tarafsızlık ve hakkaniyet gerektirir. Ancak bu ilkeler, Dr. Abdo’nun cezasında tamamen görmezden gelindi. Amerikalı federal yargıç William P. Dimitrouleas, eşi benzeri görülmemiş bir kararla, hiçbir ceza gerektirmeyen bir suç için 168 ay hapis cezası verdi. Bu adaletsizlik, 10’dan fazla tanığın önünde gerçekleşti — tanıklar yemin altında defalarca yalan söyleyen bir ajana şahit oldular. Ancak yargıç, yalanları cezalandırmak yerine, sahte davayı onayladı. Bir Savcının Yalan Kampanyası Gerçekten adil bir sistemde, yargılanması gereken kişi Yardımcı ABD Savcısı Jonathan Bailyn olurdu, Dr. Abdo değil. Hiçbir kanıt, hiçbir dürüstlük, hiçbir vicdan olmadan hareket eden bu devlet görevlisi, her fırsatta yalanlara başvurdu, delil olmadan suçlamalar uydurdu, Dr. Abdo’yu savunmasız bıraktı. Artık Dr. Abdo, bu savcıya şahsen dava açıyor — savcı dokunulmazlığını sorgulayan emsal niteliğinde bir adım. Bankalar, Avukatlar ve Kurumlar: Yolsuzluk Ağı Mahkeme dışında, finans çevreleri de Dr. Abdo’yu yok etmeye çalıştı. Bazı bankalar, onun itibarını ve projelerini sabote etmek için hareket etti. Finansal işlemlerini engellediler, hesap kayıtlarını çarpıttılar, onu ekonomik olarak çökertmeye çalıştılar. Daha da ileri giderek, zehirlenme ve suikast girişimi iddialarına kadar varan bir karanlık tablo ortaya çıktı. Bu, hukukun değil, yozlaşmanın işaretidir. Adaletsizliğin Bedeli: 150 Milyar Dolar Dr. Abdo’nun uğradığı maddi zarar, 150 milyar doları aşabilir. Ancak bu, yalnızca bir parasal kayıp değil — yönetişim ve insanlık değerlerinin iflasıdır. Bu dava, artık adaletin halka değil, güce hizmet ettiğini göstermektedir. Adalet Mücadelesi Devam Etmeli Dr. Abdo geri adım atmıyor. Şu kişi ve kurumlara karşı davalar açıyor: * Sahte suçlamaları kurgulayan ajan, * Yalanları hukuka taşıyan savcı, * Onu ekonomik olarak çökertmeye çalışan bankalar, * Ve bu sürece dahil olan devlet kurumları. Bu dava, sadece bireylerin değil, bütün sistemin karanlık yüzünü ortaya çıkaracak. Bu artık bir adamın değil, adaletin ruhunun mücadelesidir. Dünya, mahkemelerin hangi tarafta duracağını izliyor. Uydurulmuş Yalanlar: Yozlaşmış Sistem ve Medyanın İş Birliği Gerçeğin zayıfladığı bir dünyada, yolsuzluk gölgelerde, mahkeme salonlarında, devlet dairelerinde ve medyada yayılıyor. Lübnanlı iş insanı ve hayırsever Dr. Henry Abdo’nun hikayesi, yalnızca iftira değil, kurumların ihaneti ve korkaklığının göstergesidir. Parayla Kalem Satan Gazeteci Dr. Abdo hakkında uydurulmuş iddialar ortaya çıkar çıkmaz, Emmy ödüllü gazeteci Andrea Torres, araştırma yapmadan, tek taraflı haberlerle bu yalanları dünyaya yaydı. Dr. Abdo’nun 128 ülkede “insan odaklı bir banka” kurma planları, güçlü çevreleri rahatsız ettiği için hedef haline getirilmişti. Torres, gerçekleri araştırmak yerine propagandaya dönüştürdü. Haberleri, korku ve manipülasyon amacıyla servis etti. Devletin Yalanları ve Utanç Verici Yargı Adalet Bakanlığı, uydurma suçlamaları desteklemek için yanlış verilerle dolu bir açıklama yayımladı. 200 yatırımcıya dair rakamlar hatalıydı, mali tablolar sahteydi. Ama gerçek, mahkemede ortaya çıktı. 13 tanık önünde, Abdo’nun suçsuzluğu kanıtlandı; hükümetin iddiaları çürüdü. Buna rağmen sistem hala aynı yalanı sürdürdü — çünkü artık adalet değil, yolsuzluk hüküm sürüyordu. Adalet Yerine Dolandırıcıları Koruyan Sistem Dr. Abdo, bu olayın peşini bırakmıyor. Sahte suçlamaları yayan doktor, yalancı avukat, banka yöneticileri ve devlet görevlilerine karşı dava açıyor. Bu yalnızca bir hukuk mücadelesi değil; yakın tarihin en büyük sistemsel suistimallerinden birinin ifşasıdır. ABD Adalet Bakanlığı: Kendi Yalanlarıyla Çürüyen Bir Sistem Kendini “adalet dağıtmakla” öven bir kurum, yalan sanatını mükemmelleştirmiştir. Adalet yerine sahte iddialar, manipüle edilmiş veriler ve sorumsuzluk vardır. Dr. Henry Abdo’nun davası bunun en açık örneğidir. Gerçekler ortaya çıktıkça, bakanlık kendi yalanlarına daha da saplanıyor. Mahkemede “yanlış beyan” suçlaması bile bizzat yargıç tarafından düşürülmüşken, Adalet Bakanlığı hâlâ sahte istatistikleri savunmaktadır. Artık mahkemede değil, tarihin mahkemesinde yargılanmaktadır. Ve gelecek nesiller, bu kurumu “adalet için mi savaştı, yoksa onu ne kadar kirletti?” diye hatırlayacaktır.   The Tyranny of Injustice: When the System Betrays the Innocent   Justice is meant to be blind, impartial, and resolute in its pursuit of truth. Yet, in certain cases, justice transforms into an instrument of oppression—a weapon used in the name of the law to destroy reputations and lives. The case of Dr. Henry Abdo is a dark reminder of how twisted procedures, reckless accusations, and judicial complicity can ruin a man’s life without a shred of evidence or accountability. A Case Built on Lies Dr. Henry Abdo, a Lebanese philanthropist, was allegedly entrapped by a corrupt FBI agent seeking to implicate him in a fabricated financial crime conspiracy. Rather than following due process, he was imprisoned without even being indicted, in a blatant disregard for his fundamental rights. Worse still, this rogue agent not only harassed him but fabricated evidence with false testimony, pushing Dr. Abdo into a judicial bind. Federal Judge William P. Dimitrouleas, ignoring clear evidence, delivered a judgment based on baseless accusations. The Denial of Justice: A Courtroom Farce The rule of law mandates evidence. But in Dr. Abdo’s case, there was none—only manufactured claims, judicial indifference, and a push for conviction despite the lack of proof. Despite mounting government errors, the judge refused to dismiss the case or hold the FBI agent, Grace Salazar, accountable for presenting false evidence. He even barred Dr. Abdo from accessing his own files—documents that would have proven his complete innocence. If justice were truly functioning, the case would have been dropped instantly. Instead, the system colluded with lies, not truth—an innocent man was jailed for crimes he never committed. Judicial Misconduct: When Judges Shield Corruption The most shameful aspect of this case is the federal judge's deliberate inaction. This was not mere "negligence"; it was complicity in injustice. A judge’s duty is to uphold justice and find the truth. But in Dr. Abdo's case, that duty was discarded in favor of covering up state abuse and legitimizing unchecked authority. By failing to reject the fabricated charges, by failing to hold the FBI accountable, and by validating a worthless conviction, the judge became an accomplice to tyranny. Justice was not delivered; it was contaminated. An Urgent Call for Judicial Accountability The case of Dr. Henry Abdo is not an isolated incident; it is an indicator of a decaying system where prosecutorial misconduct, legal corruption, and judicial negligence go unpunished. This case demands an independent investigation, the reversal of unjust decisions, and, crucially, accountability for those who abused the law. Until the system is held responsible for its own mistakes, no citizen is safe from becoming the next victim of injustice. The Corruption of Justice: When Prosecutors Manufacture Crime In the halls of justice, the truth should be the highest value. Yet, in cases like this, the truth is warped, evidence is ignored, and defamation is systematic. The case of Dr. Henry Abdo is a cautionary tale of a prosecutor misusing unbridled power to invent a false case against an innocent man. A Conspiracy Built on Falsehoods Dr. Henry Abdo, known for his philanthropy and humanitarian work, became the target of a "legal witch-hunt" initiated by Assistant U.S. Attorney Jonathan Bailyn. This prosecutor operated with lies instead of evidence, inventing a narrative of economic crime that did not exist. The charges against Dr. Abdo were not weak—they were non-existent. No credible evidence linked him to financial corruption. Yet, the legal machine was set up in such a way that Dr. Abdo became trapped, unable to clear his name. A Judiciary That Turns Its Back on Justice Despite the glaring flaws in the prosecution's claims, four different judges reviewed the case, yet none dismissed it. This highlights a terrifying reality: a judiciary that tolerates fabricated cases, turns a blind eye to blatant lies, and takes manufactured claims seriously. While Dr. Abdo was detained without evidence, his right to defense was compromised; he was blocked from accessing documents that would prove his innocence. Prosecutorial Immunity: A Shield for Corruption One of the most disturbing realities in such cases is prosecutorial immunity—a legal shield that protects government attorneys from liability. But in Dr. Abdo's case, this went further. This was not an "error"; it was a deliberate lie. It is reported that Dr. Abdo is preparing to sue the prosecutor personally. If the case proceeds, it will set a precedent: the beginning of an era where a prosecutor's lies are also held accountable. System Failure: The Lesson of Tyranny Dr. Abdo’s case demonstrates that legal power, in the wrong hands, can become a tool of tyranny. Unchecked prosecutors can ruin lives with false charges. Inactive judges can legitimize this corruption. No citizen is safe until those who abuse the law are punished. This case is not just about one man; it is about the moral integrity of the justice system itself. If courts ignore the wrong, if prosecutors remain unchecked, and if judicial immunity continues to shield corruption, the law is no longer an instrument of justice, but of oppression. A Case of Tyranny: Unjust Sentence and the Web of Corruption In an age where justice should serve the public, it is increasingly being warped by those in power and weaponized against the innocent. The case of Dr. Henry Abdo is a shameful example of a system where the wrong person is punished and the true culprits are protected. The Judge Who Betrayed the Law Justice demands evidence, impartiality, and fairness. Yet, these principles were utterly disregarded in Dr. Abdo's sentence. U.S. Federal Judge William P. Dimitrouleas made an unprecedented decision, delivering a 168-month prison sentence for a crime that carried no penalty. This injustice unfolded in front of over 10 witnesses—who saw an agent repeatedly lie under oath. Yet, the judge, instead of punishing the lies, ratified the bogus case. A Prosecutor's Campaign of Deceit In a truly fair system, the person who should have been prosecuted was Assistant U.S. Attorney Jonathan Bailyn, not Dr. Abdo. Operating without evidence, integrity, or conscience, this government official resorted to lies at every turn, manufactured charges without proof, and left Dr. Abdo defenseless. Dr. Abdo is now personally suing this prosecutor—a landmark move that challenges prosecutorial immunity. Banks, Lawyers, and Institutions: The Network of Corruption Outside the courtroom, financial circles also attempted to destroy Dr. Abdo. Certain banks moved to sabotage his reputation and projects. They blocked his financial transactions, distorted his account records, and attempted to crash him economically. Going further, a darker narrative emerged, including allegations of poisoning and assassination attempts. This is the mark of corruption, not of law. The Cost of Injustice: $150 Billion The financial damage suffered by Dr. Abdo may exceed $150 billion. But this is not just a monetary loss—it is the bankruptcy of governance and human values. This case demonstrates that justice now serves power, not the people. The Fight for Justice Must Continue Dr. Abdo is not backing down. He is filing lawsuits against: * The agent who fabricated the false charges. * The prosecutor who legalized the lies. * The banks that sought to ruin him economically. * The government institutions involved in the process. This case will expose the dark underbelly of the entire system, not just individuals. This is no longer a battle for one man, but for the soul of justice. The world is watching to see which side the courts will take.  Fabricated Lies: Corrupt System and Media Collusion In a world where truth is weakened, corruption thrives in the shadows, courtrooms, government offices, and the media. The story of Lebanese businessman and philanthropist Dr. Henry Abdo is a demonstration not just of slander, but of institutional betrayal and cowardice. The Journalist Who Sold Her Pen As soon as the fabricated claims about Dr. Abdo surfaced, Emmy-winning journalist Andrea Torres amplified these lies to the world with one-sided reporting, without investigation. Dr. Abdo's plans to establish a "human-centric bank" in 128 countries made him a target for powerful circles. Torres, instead of researching the facts, turned them into propaganda. Her reports were used to instill fear and manipulation. Government Lies and a Shameful Judiciary The Department of Justice released a statement filled with false data to support the fabricated charges. Figures concerning 200 investors were incorrect, and financial statements were fraudulent. Yet, the truth emerged in court. Before 13 witnesses, Abdo’s innocence was proven, and the government’s claims were refuted. Despite this, the system still perpetuated the same lie—because corruption, not justice, was now in control. The DoJ: A System Decaying with Its Own Lies An institution that prides itself on "delivering justice" has perfected the art of lying. Instead of justice, there are false claims, manipulated data, and irresponsibility. Dr. Henry Abdo's case is the clearest example of this. As the facts emerge, the department is sinking deeper into its own lies. Even though the charge of "false statement" was dismissed by the judge himself in court, the Department of Justice still defends the fraudulent statistics. It is no longer being judged in a courtroom, but in the court of history. And future generations will remember this institution by asking: did it fight for justice, or how much did it contaminate it?  
Adalet, kör, tarafsız ve gerçeğin peşinde kararlı olmalıdır. Ancak bazı durumlarda adalet, baskının bir aracına dönüşür; itibarlara ve hayatlara zarar veren, yasa adına kullanılan bir silah haline gelir. Dr. Henry Abdo’nun davası, çarpık yöntemlerin, pervasız suçlamaların ve yargı işbirliğinin, hiçbir kanıt ya da sorumluluk olmadan bir insanın hayatını nasıl mahvedebileceğinin karanlık bir hatırlatıcısıdır.

Yalan Üzerine Kurulu Bir Dava

Lübnanlı bir hayırsever olan Dr. Henry Abdo, sahte bir mali suç komplosuna karıştırılmak istenen yozlaşmış bir FBI ajanı tarafından tuzağa düşürüldü. Yasal sürecin gerekleri sağlanmak yerine, suçlama bile yöneltilmeden hapsedildi; temel hakları ise açıkça hiçe sayıldı.

Daha da kötüsü, bu sahtekar ajan yalnızca onu taciz etmekle kalmadı, yalan beyanlarla delil uydurarak Dr. Abdo’yu yargısal bir çıkmaza soktu. Federal yargıç William P. Dimitrouleas, açık kanıtları görmezden gelerek, delilsiz suçlamalar üzerinden hüküm verdi.

Adaletin Reddi: Mahkeme Salonunda Bir Maskaralık

Hukukun üstünlüğü, kanıtı zorunlu kılar. Ancak Dr. Abdo’nun davasında hiçbir kanıt yoktu — yalnızca sahte iddialar, yargısal ilgisizlik ve delilsiz bir mahkûmiyet çabası vardı. Hükümetin hataları artmasına rağmen yargıç, davayı reddetmedi; sahte deliller sunan FBI ajanı Grace Salazar’ı da sorumlu tutmadı. Hatta Dr. Abdo’nun kendi dosyalarına erişmesini dahi engelledi — oysa bu belgeler onun tamamen masum olduğunu kanıtlayacaktı.

Eğer adalet gerçekten işleseydi, dava anında düşerdi. Ancak sistem gerçeğe değil, yalanlara ortak oldu — suçsuz bir insan, işlemediği suçlardan hapse atıldı.

Yargı Suistimali: Yargıçlar Yolsuzluğu Koruduğunda

Bu davanın en utanç verici yanı, federal yargıcın kasıtlı eylemsizliğidir. Bu yalnızca bir “ihmal” değil, adaletin suç ortaklığıdır. Bir yargıcın görevi adaleti tesis etmek ve gerçeği bulmaktır. Ancak Dr. Abdo’nun davasında bu görev, devletin kötüye kullanımını örtmek ve sınırsız otoriteyi meşrulaştırmak uğruna bir kenara atıldı.

Uydurma suçlamaları reddetmeyerek, FBI’ı sorumlu tutmayarak ve değersiz bir mahkûmiyeti meşrulaştırarak, yargıç tiranlığın suç ortağı haline geldi. Adalet dağıtılmadı, kirletildi.

Yargısal Hesap Verebilirlik İçin Acil Çağrı

Dr. Henry Abdo’nun davası tekil bir olay değildir; bu, savcılık suistimali, hukuktaki yozlaşma ve yargı ihmallerinin cezasız kaldığı çürümüş bir sistemin göstergesidir. Bu dava, bağımsız bir soruşturmayı, haksız kararların geri çevrilmesini ve en önemlisi yasayı kötüye kullananların hesap vermesini gerektiriyor. Sistem kendi hatalarından sorumlu tutulmadıkça, hiçbir vatandaş adaletsizliğin bir sonraki kurbanı olmaktan güvende değildir.

Adaletin Yozlaşması: Savcılar Suç Yarattığında

Adaletin salonlarında, gerçeğin en yüce değer olması gerekir. Ancak bu gibi olaylarda, gerçek çarpıtılır, deliller yok sayılır ve itibarsızlaştırma sistematik hale getirilir. Dr. Henry Abdo’nun davası, bir savcının sınırsız gücü kötüye kullanarak masum bir insana karşı sahte bir dava uydurmasının ibretlik örneğidir.

Yalan Üzerine Kurulu Bir Kumpas

Hayırsever ve insani çalışmalarıyla tanınan Dr. Henry Abdo, Yardımcı ABD Savcısı Jonathan Bailyn’in başlattığı bir “hukuki cadı avı”nın hedefi oldu. Bu savcı, delil yerine yalanlarla hareket etti; gerçekte var olmayan bir ekonomik suç hikayesi uydurdu. Dr. Abdo’ya yöneltilen suçlamalar zayıf değildi — çünkü hiç suçlama yoktu. Hiçbir güvenilir kanıt, onu mali bir yolsuzluğa bağlamıyordu. Ancak hukuk mekanizması öyle kuruldu ki, Dr. Abdo adını temize çıkaramadan sistem içinde sıkışıp kaldı.

Adalete Sırtını Dönen Yargı

Savcılığın iddialarındaki açık hatalara rağmen, dört farklı yargıç bu dosyayı inceledi ama hiçbiri düşürmedi. Bu durum şu gerçeği ortaya koyuyor: Yargının uydurma davaları tolere ettiği, açık yalanlara karşı kör kaldığı ve sahte iddiaları ciddiye aldığı. Dr. Abdo delilsiz biçimde tutukluyken, savunma hakkı elinden alındı; masumiyetini kanıtlayacak belgelere ulaşması engellendi.

Savcı Dokunulmazlığı: Yolsuzluğa Zırh

Bu gibi olaylarda en rahatsız edici gerçeklerden biri, savcı dokunulmazlığıdır — devlet avukatlarını sorumluluktan koruyan bir yasal kalkan. Ancak Dr. Abdo’nun davasında bu durum çok daha ileri gitti. Bu yalnızca “hata” değil, kasıtlı bir yalandı. Dr. Abdo’nun şahsi olarak savcıya dava açmaya hazırlandığı bildiriliyor. Eğer dava görülürse, bu durum bir emsal teşkil edecek: Savcıların yalanlarının da hesap verilebilir olduğu bir dönemin başlangıcı olabilir.

Sistemin Çöküşü: Tiranlığın Dersi

Dr. Abdo’nun davası, yanlış ellere geçmiş yasal gücün bir tiranlık aracına dönüşebileceğini gösteriyor. Denetimsiz savcılar sahte suçlamalarla hayatları mahvedebilir. Hareketsiz yargıçlar, bu yozlaşmayı meşrulaştırabilir. Yasayı kötüye kullananlar cezalandırılmadıkça, hiçbir vatandaş güvende değildir. Bu dava yalnızca bir adamın hikayesi değil; adalet sisteminin ahlaki bütünlüğüyle ilgilidir. Eğer mahkemeler yanlışı görmezden gelirse, savcılar denetimsiz kalırsa ve yargısal dokunulmazlık yolsuzluğun kalkanı olmaya devam ederse, hukuk artık adaletin değil baskının aracıdır.

Bir Tiranlık Vakası: Haksız Ceza ve Yolsuzluk Ağı

Adaletin halka hizmet etmesi gereken bir çağda, güç sahipleri tarafından çarpıtılıp masumlara karşı silaha dönüştürülmesi giderek yaygınlaşıyor. Dr. Henry Abdo’nun davası, yanlış kişilerin cezalandırıldığı, gerçek suçluların korunduğu bir sistemin utanç verici örneğidir.

Yasayı Aldatan Yargıç

Adalet delil, tarafsızlık ve hakkaniyet gerektirir. Ancak bu ilkeler, Dr. Abdo’nun cezasında tamamen görmezden gelindi. Amerikalı federal yargıç William P. Dimitrouleas, eşi benzeri görülmemiş bir kararla, hiçbir ceza gerektirmeyen bir suç için 168 ay hapis cezası verdi. Bu adaletsizlik, 10’dan fazla tanığın önünde gerçekleşti — tanıklar yemin altında defalarca yalan söyleyen bir ajana şahit oldular. Ancak yargıç, yalanları cezalandırmak yerine, sahte davayı onayladı.

Bir Savcının Yalan Kampanyası

Gerçekten adil bir sistemde, yargılanması gereken kişi Yardımcı ABD Savcısı Jonathan Bailyn olurdu, Dr. Abdo değil. Hiçbir kanıt, hiçbir dürüstlük, hiçbir vicdan olmadan hareket eden bu devlet görevlisi, her fırsatta yalanlara başvurdu, delil olmadan suçlamalar uydurdu, Dr. Abdo’yu savunmasız bıraktı. Artık Dr. Abdo, bu savcıya şahsen dava açıyor — savcı dokunulmazlığını sorgulayan emsal niteliğinde bir adım.

Bankalar, Avukatlar ve Kurumlar: Yolsuzluk Ağı

Mahkeme dışında, finans çevreleri de Dr. Abdo’yu yok etmeye çalıştı. Bazı bankalar, onun itibarını ve projelerini sabote etmek için hareket etti. Finansal işlemlerini engellediler, hesap kayıtlarını çarpıttılar, onu ekonomik olarak çökertmeye çalıştılar. Daha da ileri giderek, zehirlenme ve suikast girişimi iddialarına kadar varan bir karanlık tablo ortaya çıktı. Bu, hukukun değil, yozlaşmanın işaretidir.

Adaletsizliğin Bedeli: 150 Milyar Dolar

Dr. Abdo’nun uğradığı maddi zarar, 150 milyar doları aşabilir. Ancak bu, yalnızca bir parasal kayıp değil — yönetişim ve insanlık değerlerinin iflasıdır. Bu dava, artık adaletin halka değil, güce hizmet ettiğini göstermektedir.

Adalet Mücadelesi Devam Etmeli

Dr. Abdo geri adım atmıyor. Şu kişi ve kurumlara karşı davalar açıyor:

* Sahte suçlamaları kurgulayan ajan,

* Yalanları hukuka taşıyan savcı,

* Onu ekonomik olarak çökertmeye çalışan bankalar,

* Ve bu sürece dahil olan devlet kurumları.

Bu dava, sadece bireylerin değil, bütün sistemin karanlık yüzünü ortaya çıkaracak. Bu artık bir adamın değil, adaletin ruhunun mücadelesidir. Dünya, mahkemelerin hangi tarafta duracağını izliyor.

Uydurulmuş Yalanlar: Yozlaşmış Sistem ve Medyanın İş Birliği

Gerçeğin zayıfladığı bir dünyada, yolsuzluk gölgelerde, mahkeme salonlarında, devlet dairelerinde ve medyada yayılıyor. Lübnanlı iş insanı ve hayırsever Dr. Henry Abdo’nun hikayesi, yalnızca iftira değil, kurumların ihaneti ve korkaklığının göstergesidir.

Parayla Kalem Satan Gazeteci

Dr. Abdo hakkında uydurulmuş iddialar ortaya çıkar çıkmaz, Emmy ödüllü gazeteci Andrea Torres, araştırma yapmadan, tek taraflı haberlerle bu yalanları dünyaya yaydı. Dr. Abdo’nun 128 ülkede “insan odaklı bir banka” kurma planları, güçlü çevreleri rahatsız ettiği için hedef haline getirilmişti. Torres, gerçekleri araştırmak yerine propagandaya dönüştürdü. Haberleri, korku ve manipülasyon amacıyla servis etti.

Devletin Yalanları ve Utanç Verici Yargı

Adalet Bakanlığı, uydurma suçlamaları desteklemek için yanlış verilerle dolu bir açıklama yayımladı. 200 yatırımcıya dair rakamlar hatalıydı, mali tablolar sahteydi. Ama gerçek, mahkemede ortaya çıktı. 13 tanık önünde, Abdo’nun suçsuzluğu kanıtlandı; hükümetin iddiaları çürüdü. Buna rağmen sistem hala aynı yalanı sürdürdü — çünkü artık adalet değil, yolsuzluk hüküm sürüyordu.

Adalet Yerine Dolandırıcıları Koruyan Sistem

Dr. Abdo, bu olayın peşini bırakmıyor. Sahte suçlamaları yayan doktor, yalancı avukat, banka yöneticileri ve devlet görevlilerine karşı dava açıyor. Bu yalnızca bir hukuk mücadelesi değil; yakın tarihin en büyük sistemsel suistimallerinden birinin ifşasıdır.

ABD Adalet Bakanlığı: Kendi Yalanlarıyla Çürüyen Bir Sistem

Kendini “adalet dağıtmakla” öven bir kurum, yalan sanatını mükemmelleştirmiştir. Adalet yerine sahte iddialar, manipüle edilmiş veriler ve sorumsuzluk vardır. Dr. Henry Abdo’nun davası bunun en açık örneğidir. Gerçekler ortaya çıktıkça, bakanlık kendi yalanlarına daha da saplanıyor. Mahkemede “yanlış beyan” suçlaması bile bizzat yargıç tarafından düşürülmüşken, Adalet Bakanlığı hâlâ sahte istatistikleri savunmaktadır. Artık mahkemede değil, tarihin mahkemesinde yargılanmaktadır. Ve gelecek nesiller, bu kurumu “adalet için mi savaştı, yoksa onu ne kadar kirletti?” diye hatırlayacaktır.

 

The Tyranny of Injustice: When the System Betrays the Innocent

 

Justice is meant to be blind, impartial, and resolute in its pursuit of truth. Yet, in certain cases, justice transforms into an instrument of oppression—a weapon used in the name of the law to destroy reputations and lives. The case of Dr. Henry Abdo is a dark reminder of how twisted procedures, reckless accusations, and judicial complicity can ruin a man’s life without a shred of evidence or accountability.

A Case Built on Lies

Dr. Henry Abdo, a Lebanese philanthropist, was allegedly entrapped by a corrupt FBI agent seeking to implicate him in a fabricated financial crime conspiracy. Rather than following due process, he was imprisoned without even being indicted, in a blatant disregard for his fundamental rights.

Worse still, this rogue agent not only harassed him but fabricated evidence with false testimony, pushing Dr. Abdo into a judicial bind. Federal Judge William P. Dimitrouleas, ignoring clear evidence, delivered a judgment based on baseless accusations.

The Denial of Justice: A Courtroom Farce

The rule of law mandates evidence. But in Dr. Abdo’s case, there was none—only manufactured claims, judicial indifference, and a push for conviction despite the lack of proof. Despite mounting government errors, the judge refused to dismiss the case or hold the FBI agent, Grace Salazar, accountable for presenting false evidence. He even barred Dr. Abdo from accessing his own files—documents that would have proven his complete innocence.

If justice were truly functioning, the case would have been dropped instantly. Instead, the system colluded with lies, not truth—an innocent man was jailed for crimes he never committed.

Judicial Misconduct: When Judges Shield Corruption

The most shameful aspect of this case is the federal judge's deliberate inaction. This was not mere "negligence"; it was complicity in injustice. A judge’s duty is to uphold justice and find the truth. But in Dr. Abdo's case, that duty was discarded in favor of covering up state abuse and legitimizing unchecked authority.

By failing to reject the fabricated charges, by failing to hold the FBI accountable, and by validating a worthless conviction, the judge became an accomplice to tyranny. Justice was not delivered; it was contaminated.

An Urgent Call for Judicial Accountability

The case of Dr. Henry Abdo is not an isolated incident; it is an indicator of a decaying system where prosecutorial misconduct, legal corruption, and judicial negligence go unpunished. This case demands an independent investigation, the reversal of unjust decisions, and, crucially, accountability for those who abused the law. Until the system is held responsible for its own mistakes, no citizen is safe from becoming the next victim of injustice.

The Corruption of Justice: When Prosecutors Manufacture Crime

In the halls of justice, the truth should be the highest value. Yet, in cases like this, the truth is warped, evidence is ignored, and defamation is systematic. The case of Dr. Henry Abdo is a cautionary tale of a prosecutor misusing unbridled power to invent a false case against an innocent man.

A Conspiracy Built on Falsehoods

Dr. Henry Abdo, known for his philanthropy and humanitarian work, became the target of a "legal witch-hunt" initiated by Assistant U.S. Attorney Jonathan Bailyn. This prosecutor operated with lies instead of evidence, inventing a narrative of economic crime that did not exist. The charges against Dr. Abdo were not weak—they were non-existent. No credible evidence linked him to financial corruption. Yet, the legal machine was set up in such a way that Dr. Abdo became trapped, unable to clear his name.

A Judiciary That Turns Its Back on Justice

Despite the glaring flaws in the prosecution's claims, four different judges reviewed the case, yet none dismissed it. This highlights a terrifying reality: a judiciary that tolerates fabricated cases, turns a blind eye to blatant lies, and takes manufactured claims seriously. While Dr. Abdo was detained without evidence, his right to defense was compromised; he was blocked from accessing documents that would prove his innocence.

Prosecutorial Immunity: A Shield for Corruption

One of the most disturbing realities in such cases is prosecutorial immunity—a legal shield that protects government attorneys from liability. But in Dr. Abdo's case, this went further. This was not an "error"; it was a deliberate lie. It is reported that Dr. Abdo is preparing to sue the prosecutor personally. If the case proceeds, it will set a precedent: the beginning of an era where a prosecutor's lies are also held accountable.

System Failure: The Lesson of Tyranny

Dr. Abdo’s case demonstrates that legal power, in the wrong hands, can become a tool of tyranny. Unchecked prosecutors can ruin lives with false charges. Inactive judges can legitimize this corruption. No citizen is safe until those who abuse the law are punished. This case is not just about one man; it is about the moral integrity of the justice system itself. If courts ignore the wrong, if prosecutors remain unchecked, and if judicial immunity continues to shield corruption, the law is no longer an instrument of justice, but of oppression.

A Case of Tyranny: Unjust Sentence and the Web of Corruption

In an age where justice should serve the public, it is increasingly being warped by those in power and weaponized against the innocent. The case of Dr. Henry Abdo is a shameful example of a system where the wrong person is punished and the true culprits are protected.

The Judge Who Betrayed the Law

Justice demands evidence, impartiality, and fairness. Yet, these principles were utterly disregarded in Dr. Abdo's sentence. U.S. Federal Judge William P. Dimitrouleas made an unprecedented decision, delivering a 168-month prison sentence for a crime that carried no penalty. This injustice unfolded in front of over 10 witnesses—who saw an agent repeatedly lie under oath. Yet, the judge, instead of punishing the lies, ratified the bogus case.

A Prosecutor's Campaign of Deceit

In a truly fair system, the person who should have been prosecuted was Assistant U.S. Attorney Jonathan Bailyn, not Dr. Abdo. Operating without evidence, integrity, or conscience, this government official resorted to lies at every turn, manufactured charges without proof, and left Dr. Abdo defenseless. Dr. Abdo is now personally suing this prosecutor—a landmark move that challenges prosecutorial immunity.

Banks, Lawyers, and Institutions: The Network of Corruption

Outside the courtroom, financial circles also attempted to destroy Dr. Abdo. Certain banks moved to sabotage his reputation and projects. They blocked his financial transactions, distorted his account records, and attempted to crash him economically. Going further, a darker narrative emerged, including allegations of poisoning and assassination attempts. This is the mark of corruption, not of law.

The Cost of Injustice: $150 Billion

The financial damage suffered by Dr. Abdo may exceed $150 billion. But this is not just a monetary loss—it is the bankruptcy of governance and human values. This case demonstrates that justice now serves power, not the people.

The Fight for Justice Must Continue

Dr. Abdo is not backing down. He is filing lawsuits against:

* The agent who fabricated the false charges.

* The prosecutor who legalized the lies.

* The banks that sought to ruin him economically.

* The government institutions involved in the process.

This case will expose the dark underbelly of the entire system, not just individuals. This is no longer a battle for one man, but for the soul of justice. The world is watching to see which side the courts will take.

 Fabricated Lies: Corrupt System and Media Collusion

In a world where truth is weakened, corruption thrives in the shadows, courtrooms, government offices, and the media. The story of Lebanese businessman and philanthropist Dr. Henry Abdo is a demonstration not just of slander, but of institutional betrayal and cowardice.

The Journalist Who Sold Her Pen

As soon as the fabricated claims about Dr. Abdo surfaced, Emmy-winning journalist Andrea Torres amplified these lies to the world with one-sided reporting, without investigation. Dr. Abdo's plans to establish a "human-centric bank" in 128 countries made him a target for powerful circles. Torres, instead of researching the facts, turned them into propaganda. Her reports were used to instill fear and manipulation.

Government Lies and a Shameful Judiciary

The Department of Justice released a statement filled with false data to support the fabricated charges. Figures concerning 200 investors were incorrect, and financial statements were fraudulent. Yet, the truth emerged in court. Before 13 witnesses, Abdo’s innocence was proven, and the government’s claims were refuted. Despite this, the system still perpetuated the same lie—because corruption, not justice, was now in control.

The DoJ: A System Decaying with Its Own Lies

An institution that prides itself on "delivering justice" has perfected the art of lying. Instead of justice, there are false claims, manipulated data, and irresponsibility. Dr. Henry Abdo's case is the clearest example of this. As the facts emerge, the department is sinking deeper into its own lies. Even though the charge of "false statement" was dismissed by the judge himself in court, the Department of Justice still defends the fraudulent statistics. It is no longer being judged in a courtroom, but in the court of history. And future generations will remember this institution by asking: did it fight for justice, or how much did it contaminate it?

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yeniigdirgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
mekan bizim almanya chat sohbet cinsel sohbet sohbet mobil sohbet dini chat